Dünyada birçok ülke toplumsal ve ekonomik faktörlerden etkilenerek farklı doğum oranlarına sahipken, bazı ülkeler bu konuda oldukça dikkat çekici bir tablo sergiliyor. Azalan doğum oranları, demografik yapıyı değiştiren unsurlar arasında öne çıkıyor. Anketler ve araştırmalar neticesinde elde edilen verilere göre, özellikle Norveç, Almanya ve Japonya gibi ülkeler, düşük doğum oranlarıyla dikkat çekiyor. Ancak, bu sıralamanın zirvesinde bulunan, dünyanın en az doğuran ülkesi olarak bilinen Güney Kore, pek çok araştırmacının ve uzmanının ilgisini çekmeye devam ediyor. Peki, Güney Kore'deki düşük doğum oranlarının arkasında yatan nedenler neler? Bu yazıda, bu etkenleri derinlemesine inceleyeceğiz.
Güney Kore’de çocuk sahibi olma isteksizliğinin temelinde kültürel ve ekonomik faktörler yatıyor. Geleneksel Güney Kore toplum yapısında, aile yapısı ve bireylerin sorumlulukları ön planda. Ancak son yıllarda bu yapının değişmesiyle birlikte, genç nesiller arasında çocuk sahibi olma isteği önemli ölçüde azalmış durumda. Eğitim giderlerinin ve yaşam maliyetlerinin artması, ailelerin çocuk sahibi olma kararını etkilemektedir. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan aileler, eğitim harcamalarının yüksekliğinden dolayı çocuk sahibi olmanın maddi yükünü taşıyamadıkları düşüncesine kapılabiliyorlar. Ayrıca, iş güvencesinin azalması ve istihdam piyasasındaki belirsizlikler, gençlerin kariyerlerine odaklanmalarına neden olmakta, böylece evlilik ve çocuk sahibi olma konusunda ertelemelere gidiyorlar.
Güney Kore'deki toplumsal baskılar, kadınların çocuk sahibi olma kararını da doğrudan etkilemektedir. Geleneksel olarak, kadınların hem iş yaşamında hem de evdeki rollerini başarıyla yönetmeleri bekleniyor. Bu durum, kadınların kariyerlerine odaklanmalarına ve dolayısıyla annelikten kaçınmalarına neden oluyor. Ayrıca, birçok kadın, çocuk sahibi olmanın kariyerlerine zarar vereceğinden endişe ediyor. İşverenlerin çocuk sahibi olan kadınlara karşı önyargılı tutumları, kadınları bu konuda daha da karamsar bir bakış açısına itiyor. Bu durum, çocukların bakımını üstlenmek için gerekli sosyal destek sistemlerinin eksikliği ile birleştiğinde, kadınlar üzerinde ağır bir baskı oluşturuyor.
Sonuç olarak, Güney Kore’de düşük doğum oranları, bireylerin ve toplumun sosyal ve ekonomik dinamikleriyle ilişkili karmaşık bir durumun yansıması olarak değerlendiriliyor. Çocuk sahibi olmanın getirdiği sorumlulukların yanı sıra, iş güvenceleri, eğitim masrafları ve toplumsal beklentiler, gençlerin aile kurma kararlarını ertelemelerine neden olmakta. Hükümetin, yıllardır bu sorunu çözmek için çeşitli politikalar geliştirmesine rağmen, henüz istenilen sonuçların elde edilemediği görülüyor. Güney Kore, demografik yapısındaki bu değişimin sonuçlarını ilerleyen yıllarda daha da derin bir şekilde yaşayacak gibi görünüyor.