Bir baba, yıllardır kaybolan evladının peşinden koşarken, yaşadığı acı dolu günlerin yanında umut dolu bir sırrı da yanında barındırıyor. Adana'da yaşayan Halil Yılmaz, 10 yıl önce kaybolan oğlu Selim için her gün kapısını beklediği bir umut ışığı taşıyor. Halil Yılmaz, oğlunun hayatına tekrar girmesini umutla beklerken, aynı zamanda sosyal medyada paylaştığı "Doktora gitti, gelecek diyorum" mesajıyla dikkatleri de üzerine çekiyor. Olayın ardındaki dram ve baba-oğul ilişkisi, toplumun duygu dünyasına yeni bir pencere açıyor.
Oğlunun kaybolmasından bu yana, Halil Yılmaz her sabah Selim’in odasının kapısını açarak yeni bir güne başlıyor. Oğlunun kaybolduğu gün hala gözlerinin önünde. Selim’in evden çıkarken giydiği kıyafetler, o anı adeta dondurarak babanın hafızasında bir yara açıyor. Halil, bu kaybı kabul etmek istemiyor ve her an bir mucize olacağını umuyor. "Oğlum, doktora gitti, gelecek. Bir gün kapımı çalacak," diyor. Bu cümle, sadece bir baba olarak yaşadığı derin acının ifadesi değil, aynı zamanda umudunu kaybetmemek için kendine sıkıca tutunduğu bir inanç.
Birçok insan, yıllar içinde kaybolan evlatları için mücadele eden ailelerin hikâyelerini paylaşmaktan çekinmiyor. Ancak Halil’in durumu, diğerlerinden farklı. Diğer kayıp vakalarında genelde üzüntü ve karamsarlık hâkimken, Halil’in hikâyesi umut ve bekleyişle dolu. Her gün, "Oğlum nerede?" sorusuyla yüzleşirken, ona olan sevgisi her geçen gün daha da büyüyor.
Halil, evladını kaybetmenin getirdiği acının yanı sıra, toplumun yaşadığı kayıplarla ilgili yaşanan duyarsızlığa da dikkat çekiyor. Ülkemizde her yıl kaybolan birçok evlat var, ancak Halil gibi ailelerin yaşadığı mücadeleler genellikle görmezden geliniyor. Bu nedenle Halil, oğlunu bulmak için verdiği mücadeleyi yalnızca bir bireysel savaş olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir farkındalık yaratma çabası olarak görüyor. "Benim oğlum dönecek, ama başka aileler de bu acıyı yaşamamalı," diyor.
Dört duvar arasında geçirdiği zamanlarda Halil’in aklında sürekli gelen hayaller ve anılar, onu ayakta tutuyor. Arkadaşları ve komşuları, Halil’in bu inancını destekliyor; her zaman onun yanında olmaya ve ona moral vermeye çalışıyorlar. Ancak gerçek şu ki, Halil için her geçen gün bir başka umut avuntusu demek. "Belki bugün, belki yarın. Kapımı çalacak," diyerek içindeki umudu korumaya çalışıyor.
Toplumun kayıplara dair algısı üzerine düşününce Halil’in mesajı daha bir anlam kazanıyor. Kaybolan bireylerin aileleri, çoğu zaman toplum tarafından unutulup gitmiyorlar mı? Halil’in birlik çağrısı sadece kendi evladını değil, tüm kayıpları sahiplenme çabası. "Biz unutmadık, unutmayacağız," diyor Halil, gözlerindeki kararlılık ve sevgi dolu bakışlarıyla.
Sonuç olarak, Halil Yılmaz’ın acılı bekleyişi, kaybolan evlatların ailesinin yaşadığı derin yürek burkuluşunu ve toplumun bu konuda daha fazla duyarlılık göstermesi gerektiğini hatırlatıyor. "Oğlumu bulacağım. Onun için her gün buradayım." Bu yalnızca bir baba değil, aynı zamanda kaybolmuş her evlat ve onların aileleri için verilen bir mücadele. Halil’in hikayesi, acının yanında umudun nasıl yeşerebileceğini gösteriyor.